Özellikle e- ticaret içerikleri için İçerik Pazarlama’sında sürekli bir şeyler değişiyor. SEO standartları, web tasarımı, yazım vb. gelişmeye devam ederken tüm endüstrilerdeki işletmeler gibi sürekli olarak yaklaşımlarını daraltmaya zorlanmaktadır.
E-ticaret markalarının, kendilerini bir güç olarak görebilmelerini sağlayacak üç yolu ele alalım.
E-A-T Puanına Öncelik Verme
Google’ın arama kalitesi derecelendirme yönergelerindeki en önemli değişikliklerden biri, E-A-T puanını (Uzmanlık, Yetki ve Güvenilirlik) içeriyor.
Artık bu puanın markaların kendileri yerine bireysel içerik oluşturuculara uygulanmasına odaklanılıyor. Buradaki amaç, içeriğin kaynağa göre sıralanma şeklini iyileştirmektir.
Arama motorlarına (ve kullanıcılara) sattığınız mallarla ilgili kanıtlanmış bir bilgiye sahip olduğunuzu göstermeniz gerekir.
Bir e-ticaret satıcısı olarak saygın üreticilerle çalıştığınızdan emin olun.
Tedarikçilerinizin / imalatçılarınızın sizin alanınızda uzmanlıklarını tanıdığını göstermek için bir noktaya varırsanız, bu size yansıtılacaktır.
Ek olarak, size tavsiyelerde bulunmak için kanıtlanmış endüstri uzmanlığı ile ünlü isimlere ulaşabilirsiniz.
Videoyu Ürün Sayfalarına ve Ötesine Entegre Edin
Çevrimiçi satın almanın en büyük dezavantajı, ürünlere her zaman şahsen bakamamak olmuştur. Şimdi, AR bu sorunu çözmek için şaşırtıcı şeyler yapıyor. Ancak, çoğu çevrimiçi marka bu gösterişli özellik için harcanacak bütçeye sahip değildir.
Ürün sayfalarınıza ve içerik pazarlama planınıza video ekleyerek söylenmesi gerekir. İnternetin video içeriğini sevdiği bir sır değil. Aslında, tüm çevrimiçi trafiğin yaklaşık yüzde 75’inin video olduğu tahmin edilmektedir.
Ürün sayfalarıyla başlayan video, alıcılara ne satın aldıklarını görsel bir şekilde anlatabilmek için harikalar yaratıyor.
Ürünü kullanan gerçek bir insanı görmek, onu şahsen görebildikleri zamana eş değerdir.
Bir Neden İçin Yap
Edelman’a göre, tüketicilerin yüzde 64’ü inançtan satın alıyor ve markaları sosyal bir konuyla ilgili duruşlarına dayanarak seçecek, değiştirecek, boykot edecek ya da önleyecektir.
Neden, markanın kendisini tanımlayabilir.
İlk ve en önemlisi, iş hedeflerinizle paralellik gösteren bir sebep seçmeniz gerekir. Uyumsuzluk varsa, ucuz bir PR dublör gibi görünecektir.
KFC’nin “Cure for Cure” kampanyası, bu tür bir başarısızlığın en iyi örneğidir. Birkaç yıl önce KFC, göğüs kanseri araştırmaları için Susan G. Komen Vakfı ile eşleşti ve satılan her tavuk için 0,50 dolar bağışladı.
Yükseltilen para açısından büyük bir başarıydı. Ancak, PR açısından korkunçtu. Çünkü, kızarmış tavukların meme kanseri ile hiçbir ilgisi yoktur.
Ardından uygun bir neden seçtikten sonra, nasıl katkıda bulunacağınızın ayrıntılarını bulmanız gerekir.
• Satın alma işleminin bir kısmı nedene doğru gidecektir.
• “Bir tane satın al” anlaşması mı olacak?
• Müşterilerin kendilerini dahil edebileceği eylem odaklı mı olacak?
Göz önünde bulundurulması gereken çeşitli pazarlama türleri vardır. Seçiminizde kritik olun ve her iki tarafa nasıl fayda sağlayacağını anlayın.
Favori örneklerimizden biri, TOMS’tan Bire Bir kampanya. Bir müşteri TOMS’tan bir çift ayakkabı satın aldığında, şirket gelişmekte olan ülkelerdeki çocuklara bir çift bağışta bulunur. Kampanya, ihtiyaç sahibi çocuklara 35 milyondan fazla ayakkabı verdi.
Böyle bir şey küçük bir e-ticaret operasyonu için uygun olmayabilir. En önemlisi, sizin ürününüzü satın almanın dünyayı daha iyi bir yer haline getirdiğini kanıtlamanızdır.
Bir Makale Daha?
İçeriklerinizi Yayınlayabileceğiniz Platformlar! Bundle, Medium ve Flipboard