Efenim,
Yine bomba gibi beklenen bir konu üzerine sizlerle buluşmanın heyecanı içerisindeyim.
Kurban bayramında sıkça duyacağımız “yahu sen kazanıyorsundur, para kazanmadan iş mi yapılır bırak bu işleri”, “kaça olur?” sorularının sizlere ve sevgili ticaretçilere nelere mal olduğunu dile getirelim.
Türkiye’nin başlıca sorunlarından biri “hiç mi yok?” ile “kaça olur?” polemikleridir. Ülkece bizi felakete sürükleyen bu iki kelimeden maalesef kurtulalamamaktayız. Bodrum’ da bir aşkitoşlaıyla wayt houz keyfiq yapıp, lahmacuna 300 TL veren kitlelerimiz dahi bu sorunun pençesinde kıvranmaya ve acı çekmeye devam ediyor. İndirim politikası vatandaş tarafında böyle hor kullanılırken, ticari kuruluşların ise kampanya ve fiyatlar konusunda ki agresif tutumu, piyasayı ve verimliliği çok fena etkiliyor.
Fiyat rekabetinin temeline değindik sevgili okuyucular. Zira biz müşteriler olarak “A” ürününü “X” fiyata, “X” fiyattan ise “Y” fiyata olur mu? Sorunsalına girmişken ticari kuruluşlar ise sizlerden gelen bu talep karşısında “Y” fiyatı verebilmek için karlılığını eritmeye başlıyor. Peki ya “Z” fiyatına veren çıkarsa n’apacağız??
Sevgili Okuyucular,
Ürünlerinizin, depo maliyetlerinizin, kargo giderlerinizin, mağaza giderlerinizin böylesine hacimli ve yüksek maliyetlere sebep olduğu bu ticari süreçlerde markalar arası rekabete girebilmek için fiyat rekabetine girmek oldukça sakıncalıdır. Fiyat rekabeti karlılığınızı yitirmeye başladığınızı, akabinde verimsizlik ile işlerinizin bir süre aksamasına neden olabilecek bir hamledir. Mağazanızı restore etmek, e-ticaretinizi yenilemek, personel zamları ve daha tecrübeli/maliyetli personel alımlarında, sizlerin yıl sonunda elde etmiş olduğunuz “karlılık” bu adımları gerçekleştirebilmek için en doğal kaynağınız olacaktır.
“B” firmasıyla rekabet edebilmek için sürekli indirilen fiyatlardan sonra, alım gücü veya öz kaynağı sağlam bir rakip piyasaya girip tüm markalarında altında fiyat verdiği zaman bunca zaman yapmış olduğunuz çalışmalar ve uyguladığınız politika maalesef çöp olacaktır. Burada fiyat politikası zararlı dedikten sonra, büyük bir markanın fiyat rekabetinden bahsederken tezat görünmüş olabilirim. Fakat öz kaynağı veya müşteri hacimleri çok yüksek olan markalar, fiyat rekabetinde sizlerden daha uzun ömürlü olabilir.
Not: Unutmayın ki çok büyük markalarda olsanız, fiyat politikası da bir yere kadardır.
Müşteri deneyimlerinde görülen son trend gelişmelerde, “5 TL daha pahalı olsun aman sorunsuz olsun” dedikleri çok gözlemlenmektedir. Bazen görüyoruz, birçok marka devasal kampanyalara giriyor ve satın aldığınız mallar 15 gün sonra geliyor. Gelen ürünler de ya kırık ya defolu…
Peki, kampanya yapılır yapılmasına da verimlilik nerede? Hani ertesi gün kargo? Gıcır gıcır paketler nerede? Madem depo ve tedariğiniz bu potansiyeli kaldıramayacak seviyede… Neden bu kampanyaya giriyoruz kardeşim? Önce alt yapı kursak, kampanyalı ürünleri iyice istiflesek sonra alan müşterilerimizi memnun etsek?
Memnuniyeti satın alamazsınız arkadaşlar. Sadakatin hiç bir şekilde ücreti yoktur. Öyle “çek veririz, aman indirim kartlarını göndeririz” moduna girmeyin. Müşteriler artık hızlı, temiz ve güler yüzlü, ulaşılabilir markaları tercih ediyor.
Müşterileriniz “5” olmaz “3” olsun diyorlarsa 5′ i neden tercih etmeliler bunu aktarmakla mükellefiz. Gitsin 3 ‘ ü buldukları yerde alsınlar mantığı da yanlıştır. Aynı ürün arasında ne fark var ve siz neden daha üst fiyatta satış yapıyorsunuz mutlaka aktarmalısınız. Müşteri segmenti bu bilgilendirme sonrasında istediğini tercih edebilir. Fakat “ölücü” dediğimiz kitle bu deneyimlerle iyice azalacaktır. Zira işin ucu, eninde sonunda onlara da dokunuyor.
Yüksek kalite, hızlı hizmet, kesintisiz iletişim ve yeterli / kalifiye personel gibi müşterinizi daha mutlu edecek donanımlarla rekabete giriniz. en düşük fiyat değil, en hızlı kargo olmak için çabalayınız, en sorunsuz marka yolunda olunuz. Bu yollardan ilerleyebilmek için karlılığınız çok önemli ve yıllık bütçelemelerde bu yönde büyümeleri baz almak markanızı daha güçlü daha tercih edilebilir hale getirecektir.